Sunday, December 28, 2008

Bu fare akşamcı çıktı !


Bu küçük tarla faresi, 9 kadeh şarabı bir kerede içiyor da hiç sarhoş olmuyor.Bu küçük yaratık, müthiş oranda alkol içebilme kapasitesine sahip. Dokuz kadeh şarabı içip hiç yamulmadan dimdik ayakta durabiliyor.Malezya yağmur ormanlarının yerlisi sayılan bu fare türü, bilimadamları tarafından insandan sonra alkole en dayanıklı canlı olarak tescillendi.Yağmur ormanlarında yaşayan bu uzun kuyruklu tarla fareleri üzerinde yapılan araştırmalar hala devam etse de, ilk araştırma sonuçları bu farelerin alkole karşı insanlardan daha farklı bir metabolik tepki gösterdiğini ortaya koyuyor.Almanya'daki Beyrut Üniversitesi'nde bir grup araştırmacı ince kuyruklu bu hayvan üzerinde yaklaşık üç yıldır araştırma yapıyor. Malezya'daki Segari Melintang ormanlarına gidip araştırma yapan araştırmacılar, bu farelerin hergün düzenli olarak gece turuna çıktığını ve nektarlı çiçeklerden alkol ihtiyaçlarını giderdiklerini ortaya çıkardılar.Yağmur ormanlarındaki nektarlı çiçeklerin herbiri minyatür birer birahane gibiler. Çiçeklerin özünde bulunan maya, biradaki alkol mayalanmasına benziyor. Bu nedenle bu tarla fareleri geceleri alkol arayışına giriyor.Bilimadamları şu anda bu farelerin insanoğlunun atası olabileceği ihtimali üzerinde araştırıyor. İnsanlardaki alkol tadı algısının bu hayvanlardan evrimleşmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruyorlar...

11 yaşında alkol komasına girdi


Muğla'da hastaneye kaldırılan iki çocuk, herkesi hayrete düşürdü. Çocukların kanından 500 promil alkol çıktı.Muğla'nın Fethiye ilçesinde alkol komasına giren 11 ve 15 yalarındaki iki kardeş hastaneye kaldırıldı. Çocuklar yapılan muayenelerinde 500 promil alkollü çıktı.Edinilen bilgiye göre İ.A.Ş. (15) ve B.Ş.(11) isimli iki kardeş, sabah saatlerinde arkadaşlarının evine giderek alkol almaya başladı. Ailelerinden habersiz arkadaşlarının evinde giden çocuklar, 3 büyük şişe alkolü bitirdikten sonra evlerine geri döndü. Eve gelir gelmez rahatsızlanan çocuklar 112 Acil Servis ambulansıyla Fethiye Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Alkol komasına girdikleri belirlenen çocukların mideleri yıkandıktan sonra serum takılarak yoğun bakıma alındı. Çocukların ikisinin de hayati tehlikelerinin devam ettiği bildirildi. Kardeşin her birinin 500 promil alkollü olduğu açıklandı. Uzmanlar, 500 promil alkol alındığı zaman nefesin durmasına neden olacağını belirtirken, iki kardeşin alkol seviyesinin en üst sınırına çıktıklarını, buna yetişkin bir insanın dahi dayanamayacağına dikkat çektiler.

Thursday, December 25, 2008

Türkler'e has özellikler

- Düğünlerde, eğlencelerde, toplantılarda, vb. içip içip olay çıkartmak.
- Kurufasulye - pilav - cacık, at - avrat - silah, devlet - mafya..
- Yürüyüş veya dolaşma esnasında eline tesbih, deynek, sopa, vb. almak.
- Yabancı dil öğrenirken önce küfürleri öğrenmek, yabancılara Türkçe öğretirken önce küfürleri öğretmek.
- Yolculuk esnasında yanındakine "Yolculuk nere hemşerim?" diye sorarak muhabbete başlamak.
- Çırak - kalfa - usta ilişkisi.
- Büyüklerin yanında sigara - içki içmemek, bacak bacak üstüne atamamak.
- Mektuplarda "büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden" öpüp, "kestane kebap, acele cevap" beklemek.
- Kendini tanıttıktan sonra diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemek.
- Japonları kastederek "Adamlar yapmış abi!" demek.
- Ortaokul ve lisedeki anı - hatıra defterlerine yazarken "bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için..." diye başlamak.
- "Bizim askerdeyken bir çavus vardı..." diye başlayan askerlik anıları.
- Ütü ütülemek, su sulamak, boya boyamak, uyku uyumak, yangın yanması, ölü ölmesi, vb. gibi dumur yaratan deyimler.
- "Geldiniz mi?" veya "Siz mi geldiniz?" gibi gereksiz sorular. "Kim o?" sorusuna "Ben!" diye cevap vermek.
- Telefonu açan kişiye kendini tanıtmadan "Orası neresi?" veya "Sen kimsin?" gibi sorular sormak.
- Neredeyse herkese, herseye takma isim bulmak.
- Misafir gelince hemen çay suyu koymak.
- "Senin paran burda geçmez!" deyip karşıdakinin eline sarılmak.
- Paraları cüzdana veya cebe koyarken Atatürklerin aynı tarafa gelmesine dikkat etmek.- Düğün, lokanta, vb. gibi yerlerde masaları birleştirerek oturmak.
- Büyüklerin "Biz sizin yaşınızdayken..." diye başlayan serzenişleri.
- Düğünlerdeki takı merasimleri.
- Otobüs, uçak, hastane, vb. gibi cep telefonu kullanmanın yasak olduğu yerlerde gizli gizli cep telefonu ile konuşmak.
- "Hamili kart yakınımdır!"
- Yüzsüzce rüşvet istedikten sonra abartıp "Helal et!" demek.
- Bir işe başvururken muhtardan onaylı ikametkah, fotoğraf, nüfus cüzdanı sureti, noterden onaylı diploma fotokopisi, askerlik belgesi, vb. gerekmesi.

Ahtapot

14-15 yaşlarındaki bir kızda durup dururken hamilelik belirtileri başlamış: Karnı hafiften şişkinleşmiş kusma nöbetleri geliyormuş sabahları yataktan hasta gibi kalkıyormuş... Fakat kız annesine ısrarla böyle bi şeyin mümkün olamayacağını çünkü hiç bir erkekle bu sonucu doğuracak kadar yakın temasta bulunmadığını iddia ediyormuş. Fakat zaman geçtikçe hem karnı büyümeye devam etmiş hem de diğer belirtilerde değişiklik olmamış. Annesi “Bu yaşta... Allahım Allahım kepazelik bu” dese de kız hala hamile olmadığını söylüyormuş. Sonunda anne küçük bi kasabada yaşıyor olmalarına rağmen çıkacak söylentileri göze alarak kızını hastaneye götürmüş. Ancak çekilen ultrasondan sonra kızın inkarlarında samimi olduğu anlaşılmış. Çünkü karnında son derece büyük boyutlara ulaşmış bir tümör tesbit edilince şişkinliğin ve diğer belirtilerin asıl sebebi ortaya çıkmış. Vakit kaybetmeden apar topar ameliyata alınmış tabii. Doktorlar rutin kabul edilen bu operasyon sırasında karnı açmışlar ve işte o an gördükleri manzara karşısında şok olmuşlar. Meğerse tümör sandıkları şey kocaman bir ahtapotmuş. Üstelik kıpır kıpırmış da hayvan yani canlıymış. Olayın aslı sonradan anlaşılmış. Kız üç-dört ay önce ailesiyle birlikte okyanus kenarındaki bir kasabada tatil yapmış. Ahtapot yumurtaları da mikroskobik boyutlarda olurmuş ve bunlardan doğal olarak okyanus sularında milyarlarca varmış. Kız muhtemelen yüzerken yuttuğu sularla beraber bu yumurtalardan da indirmiş mideye. İşte bunlardan biri de milyonda bir görülecek biçimde de olsa kızın vücudunun içinde yaşamayı hatta büyüyüp gelişmeyi başarmış.